Perşembe, Eylül 21, 2006

ZARAGOZA-MADRİD



Madrid- ZARAGOZA 1. GÜN
Sabah saat 8.30'da Madrid'e gitmek üzere yola çıkıyoruz. Saat 12.00 civarlarında Zaragoza'da yemek arası veriyoruz. Şehrin en özellikli yeri kathedralin bulunduğu meydan,bizim olduğumuz gün 3-4 düğün vardı. İlginçtir düğünlerde çok az kişi vardı bizim düğünleri görseler çok şaşırırlar sanırım. Bu şehir ispanya'nın 4. büyük şehri olmasına karşın bana çok küçük göründü.












Çarşamba, Eylül 20, 2006

BARSELONA 2. GÜN

İkinci günün sabahında uyanmak biraz zor oldu, kahvaltı fena değildi. Burak kahvaltıda somon füme yememe bir türlü alışamasa da benim çok hoşuma gidiyor. Peynirlerde hiç fena sayılmazdı...Otelin önünden binerek Placa Catalunya'ya gidiyoruz. Otobüsden indiğimizde la ramplas caddesi bütün hareketliliği ile karşımıza çıkıyor. Caddeye arkamızı verdiğimizde sağ kolda ispanyol'ların büyük mağaza zinciri El Corte İngles. Mağaza saat 10'da açılacağı için çok erken saatlerde kapısında bekleyen turistleri görebilirsiniz. Biz alışveriş işini gün sonuna bıraktığımız için karşımızda görülen Passeig de Gràcia caddesinde yürümeye başlıyoruz. Cadde sağlı sollu büyük mağazalardan ( cahannel, max mara, loewe...v.s) ve bunların bulunduğu 19. yy'dan kalan tarihi binalardan oluşuyor. Binalardaki ince işçilik ve renkli vitrinler arasında nereye bakacağımızı şaşırarak yürüyoruz.







Bugün ünlü mimar gaudi'nin evlerini gezmeyi planlıyoruz ve meşhur casa battlo sol kolda görünüyor. Ondan önceki binalar da ince bir zevki yansıtıyor.













Casa battlo Antoni Gaudí'nin çok ünlü mimari eserlerinden birisi ve 1904 yılında inşa edilmiş. Sanat sergilerinin yapıldığı binaya giriş 7 EUR ve ziyaret saatleri hergün 9.00-20.00 saatleri arasında. Biz binayı ve çevresindeki binaları hayranlıkla inceliyoruz. Casa Mila'yı gezmeyi planladığımız için içine girmiyoruz ve yolumuza devam ediyor. Gracia caddesinin sonunda El Diagonal bölgesi başlıyor. Burası bir sürü dükkanla ana alışveriş merkezlerinden birisi ve gracia bölgesi boyunca devam ediyor. Yeterli vaktimiz olmadığı için bu bölgeye devam etmiyoruz sağ kolda Casa Mila bütün ilginçliği ile gözüküyor.







Bina size de ilk bakışta kapodokya'daki yapıları hatırlatmıyormu? Benzerlik tartışılmaz.......Bina halk arasında La Pedrara ( taş ocağı) diye adlandırılıyor. Hergün 10.00 ve 20.00 saatleri arasında 8 EUR karşılığında ziyaret ediliyor. Kapısındaki uzun kuyrukta bir süre bekledikten sonra güvenlik önlemlerini de aşarak içeriye giriyoruz. Binada yüksek kira ücretini ödeyen şanslılar için hayat devam ediyor. Biz asansörle müze olarak kullanılan örnek daireyi görmeye çıkıyoruz.





Binanın içindeki ışıklandırma ve işçilik çok güzel. Mimarın hayal gücüne gıpta etmemek mümkün değil. Çatı katına çıktığımızda peri bacalarına benzeyen kabartmalar çok etkileyici. Gaudi'nin eserleri özellikle mimarlık okuyan kişilerin mutlaka görmesi gereken çalışmalar, İspanya mimarlık ünüversitesinde gaudi bölümü varmış, mimarın eserleri ve tarzı ders olarak okutuluyormuş. Yanında hayal gücü de veriyorlar mı acaba?

















Ziyaretimiz bittiğinde acıktığımızı fark ediyoruz ve o gün için daha önceden planladığımız tapas bara gitmek için binadan ayrılıyoruz. Geldiğimiz yoldan geri dönerken dükkanlara bakıyoruz.
Büyük kitapçılardan birisine girip burak için
İspanyolca kitaplar benim içinde tapas tarifleri olan bir yemek kitabı alıyoruz. Yolun solunda yemek yiyeceğimiz Txapella gözüküyor. Turizm yazılarında çok sık adına rastladığımız tapas bar 51 çeşit birbirinden lezzetli tapası ile meşhur. Bir gün öncesinden tecrübeli olduğumuz için bu sefer barın çevresindeki taburelere oturuyoruz ve işte karşımızda tapaslar.....İngilizce menüden kolaylıkla seçim yapabiliyoruz. Et ürünleri domuz kaynaklı olduğu için biz deniz ürünleri ağırlık seçim yapıyoruz.






12 tapas iki bira ve tatlı için 17 EUR ödüyoruz. Gerçektende çok makul bir fiyat. Tapaslar çok lezzetliydi. Yengeç eti, morino balığı, ançües, kırmızı biber, karides, kalamar, kuşkonmaz en çok kullandıkları malzemeler. Gitmeden patates braves 'in ününü duymuştuk. Patates kızartmasının üzerine güzel bir sos koyuyorlar gerçektende lezzetli. Tatlı olarak crema catalan diğer bir değişle flan seçiyoruz. Hafif bir tatlı bize daha çok pasta kremasını hatırlattığı için çok özellikli gelmedi en azından meşhur olduğu kadar.....






Barselona deniz ürünleri sevenler için gerçek bir cennet aksi durumda sanırım fast food seçeneklerini seçmek gerekir. Çünkü ağırlıklı olarak et olarak domuz eti kullanıyorlar ve sebze yemekleri de çok çeşitli görünmüyor.Bu arada gaspcho çorbala

rından bir önceki akşam içmiştik. Çok lezzetli soğuk cacık gibi. Kalkmadan önce mekanı çok sevdiğimiz için bir sonraki gün tekrar gelmeye karar veriyoruz.





Şimdi biraz alışveriş zamanı. Mango ve Zara'ya uğruyoruz. Fiyatlar Türkiye'dekine çok yakın belki bazı ürünlerde 1-2 EUR fark ediyor olabilir. Çeşit doğal olarak daha fazla ama benim hayal ettiğim gibi çok değişik ürünlerle karşılaşmıyoruz. Son olarak Er Cortes mağazasına giriyoruz.
El Cortes mağazası 9 katlı ve gerçektende içini gezmek çok zaman alıyor. İyi markaların satılması nedeniyle bize biraz pahalı geldi. Irmak için bir şeyler alarak tekrar gelmek üzere alışveriş bölgesinden ayrılıyoruz. Bir gün önce Barri gotik mahallesini çok iyi gezemediğimizi düşünerek bu bölgeye bağlanmak için la ramplas'a sapıyoruz.







Daracık sokakların arasında yürüyoruz kathedral ve çevresindeki binaların fotoğraflarını çekiyoruz. Barri Gòtic'in karşı tarafında yer alan La Ribera veya diğer değişle El Born bölgesinde pek çok müze ( Picasso Müzesi, Tekstil Müzesi ve Barbier- Müller müzesi ) bulunmakta. Bizim zamanımız kısıtlı olduğu için bu bölgeye gidemiyoruz . Ayrıca bu bölgede yer alan Santa Maria del Mar kilisesi de turistler için cazip bulunuyor. El Born bölgesinde pek çok butik, bar ve trendy restaurant bulunuyor.


Kathedralin arkasında bulunan eski sarayı ziyaret ediyoruz.





Kraliçe İsabella ünlü denizciyi amerikanın keşvinden sonra bu sarayda kabul etmiş. sarayın merdivenlerinden kolomb'un gururla çıkışı ve meydandaki halkın coşkusu gözümde canlanıyor. Hayallerimizle birlikte yürümeye devam ediyoruz. Köşedeki yelpazeciden annelere yelpaze alıyoruz. Artık çok yorgunuz otele dönmeden önceki son durağımıza doğru yollanıyoruz .




 Kolomb'un heykelini selamlayıp maremagnum'un önüne gidiyoruz.Bu noktadan limanı ve barselona'yı  seyrediyoruz.


2005 yılında inşa edilen alışveriş merkezine büyük bir köprüyle bağlanılıyor. Köprünün üzerindeki banklarda oturup limanı seyredebilirsiniz. Rüzgar için endişelenmenize gerek yok. Yapılan cam duvarlar ile rüzgar önlenmiş, çok yaratıcı !










Alışveriş merkezinin yanındaki akvaryum Avrupanın 3. büyük akvaryumu olması nedeniyle bir gün önce burak'a cazip gelmişti. Giriş 15 EUR ve gece 11'e kadar açık. İçeride bir sürü tropikal balık var. En cazip bölümü köpek balıklarının olduğu son bölüm. Önünde yığılma olmaması için yürüyen merdiven koymuşlar. Cam tünelde üzerinizden geçiyorlar çıkışta ırmak için plastikten yapılmış küçük balıklar alıyoruz. Artık otele dönme vakti.........





Biraz dinlendikten sonra akşam yemeği için liman bölgesine gidiyoruz. 1992 yılında yapılan olimpiyatlardan sonra gelişen bu bölgede çok geniş bir kumsal var. Ağustos sonu olmasına karşın havanın beklediğimizden daha serin olması nedeniyle denize hiç girmiyoruz. Ancak yaz boyunca kumsalın çok hareketli olduğunu tahmin ediyoruz. Sahil boyunca çok sayıda balık restaurantı bulunuyor.  Ancak bunlarla deniz arasındaki cadde biraz keyif kaçırıyor.Kumsalın bittiği noktada ise yat limanı başlıyor.Olimpiyat köyü olarak kullanılan bu bölgede evler yeni olmalarına karşın küçük olmaları nedeniyle aileler tarafından tercih edilmiyormuş. Balkonlarından deniz görülmesine karşın manzarayı bozan otoban faktörünü unutmamak lazım.....



Biz taksiden erken indiğimiz için biraz deniz kenarında yürüyoruz. Can Majo bu akşam yemek yemek için seçtiğimiz mekan. Saat 22.00 olmasına karşın mekan full dolu, hafta içi olmasının verdiği şansla kendimize bir masa bulabiliyoruz. Bu mekanı tercih etmemizdeki ana neden frommer's tarafından barselona'da en iyi paella'yı yiyebileceğimiz mekan olarak tavsiye edilmesi.Balık çorbası'da ünlü olmasına karşılık biz sadece paella ve bira ısmarlıyoruz. Ana yemekten önce zeytin ve üzerine sarımsaklı domates sürülmüş geleneksel tapaslarından getiriyorlar. Ve işte paella.......




Daha önce'de paella yemiş olmamıza karşılık bu gerçektende muhteşemdi. Zaten 2 resim birden koyunca siz hislerimi tahmin etmişsinizdir :) Değişik bir pirinçten yapılan paella'nın özelliği içinde kullanılan deniz ürünlerinin kalitesi, tazeliği ve pilavın  siz sipariş verdikten sonra hemen yapılması. Isıtıldığı zaman lezzetini yitiriyor. Büyük bir tavada 2 kişilik hazırlanan yemeğin içinde midye, kalamar, istiridye, jumbo karides, ıstakoz bulunuyor. Bazı yerlerde midye kabuklarıyla konuluyor. Benim için pek cazip bir görüntü değil.......





Bu yemek için sanırım 50 EUR civarında bir ödeme yapıyoruz. Ama gerçektende değer buralara yolunuz düşerse şiddetle tavsiye ederiz.Böylece ikinci günüde muhteşem bir şekilde noktalamış oluyoruz.


























Barselona'daki son günümüzü çok verimli kullanamıyoruz. İlk 2 gün kendimizi biraz fazla yormuş olmamız ve burak'ın ayakkabılarının sıkması nedeniyle bugünü sakin geçirmeye karar veriyoruz. Sabahtan biraz hediyelik eşya ve kıyafet alışverişi yapıyoruz. Artık tanıdık gelen sokaklarda yürüyoruz ayaklarımız bizi gene la ramplas'a çekiyor bu sefer el raval istikametine dönüyoruz.Mc Donald's dan birşeyler alıyoruz. Fiyatlar Türkiye'dekine göre çok pahalı ama artık balık yemekten sıkılmıştık en azından akşama kadar :)


El Raval istikametinden denize doğru yürüyoruz. Geçtiğimiz meydanlarda fazla turist yok. Daha çok ispanyol'lar var ve gelir seviyesinin düşük olduğu belli oluyor. Sant Pau del Camp ve Hospital de Santa Creu yolumuzun üzerindeki turistik noktalar. Bu bölge Chinatown olarakta adlandırılıyor. Barcelona’nın geleneksel kırmızı noktalı bölgesi. Biz bu yönde bir atraksiyon görmüyoruz belkide anayoldan ayrılmadığımız için..... Ama bu bölgenin sembolü olmuş dev kedi heykelini gördüğümüze göre doğru yolda olmalıyız. Liman oklarını takip ediyoruz.


                                                           

Karşımızda kolomb'un heykeli oda ne heykelin içinde insanlar var kimse bize üstüne çıkıldığını söylememişti?????
2 ,5 EUR vererek heykelin tepesine çıkıyoruz. asansör 4 kişilik yukarıda çıktığımız bölgeden manzara ise süper....













Biraz limanda takılıyoruz. sokak satıcısından krep alıyoruz hava çok güzel banklarda oturuyoruz. Sonra elimizdeki paketlerle dolaşmamak için otele gidiyoruz.












Biraz dinlendikten sonra önce plaza catalunya'ya gidiyoruz bir gün önce tapas yediğimiz bar'da gene birbirinden lezzetli tapaslardan yedikten sonra ışık gösterisini izlemek için plaza espanya'ya gidiyoruz.( Ne yazık ki ispanyol köyünü görmek için zamanımız kalmadı. ) Işık gösterisi su,ışık,renk ve müziğin birlikte sunulduğu gerçek bir görsel şölen Perşembe -Pazar günleri arasında izlenebiliyor.








Işık gösterileri arasında Barselona'daki son günümüzü tamamlıyoruz. Yarın sabah erkenden yola çıkacağız. İstikamet Madrid......






















Gezi yazımızın ilk bölümünü okumak için BARSELONA 1. GÜN


Pazartesi, Eylül 18, 2006

BARSELONA 1. GÜN




Uzun zamandır ispanya'ya gitmeyi çok istiyordum. İki kere yazıldığımız tur iptal olunca artık 3. başvuruyu yapmaya korkuyorduk. ETS turun fiyatlarının en makul gözükmesi ve önceki seyahatlerimizde de ciddi bir sorunla karşılaşmamış olmamız nedeniyle, bu şirketle gitmeye karar verdik. Uçağımız 23.30 'da kalkmak yerine saat gece 1'de kalkınca, otele vardığımızda saat sabah 4 olmuştu. Ancak uyumak için çok vakit yoktu. Saat 10'da rehberle buluşarak şehir turuna çıkacaktık. Bu arada otelimiz deniz kenarında ve şehir merkezine oldukça yakın bir konumdaydı. Biz barselona'da olduğumuz süre içinde metroyu kullanmadık. Şehirde ulaşım sorunu olmadığı kesin; metro ve otobüs ağı çok geniş ayrıca taksi ücretleri de çok makul. Şehir merkezine gitmek için 4 EUR civarında bir harcama yapıyorduk. Ancak biz genellikle otobüs kullanmayı veya yürümeyi tercih ettik. Zaten istanbul'da yaşayan birisi için Barselona fazla büyük bir şehir değil.



Ben Barselona'yı İstanbul'a benzettim, ancak daha düzenli bir şehir olduğu kesin. Gerçi bütün düzensizliğine rağmen bence İstanbul Avrupa'daki en güzel şehirlerden biri özellikle boğaz kenarı, yalıları, eğlence yerleri ve bağdat caddesi ....Neyse barselona'da bus tourıstıc diye adlandırılan otobüsler gerçektende çok kullanışlı. Bütün turistik rotalarda duruyorlar ve fiyatlarıda makul 1 gün 18 EUR, 2 gün 22 EUR. Kısa süresi olan ziyaretçiler için ideal....



Ben bu turdan önce uzun uzun gezi programı çıkarmıştım. Ancak barselona'da rehberimiz öyle güzel bir şehir turu hazırlamış ki benim 3 güne yaydığım gezi programını 3 saat sonra bitirmiştik bile....Ancak her yerde kısa süre kaldığımız için mekanları istediğimiz kadar içimize sindirmedik. Kalan günlerde de bu turun biraz tekrarını yapmak zorunda kaldık. İlk önce limana gittik. Barselona limanı bana kalamış yat limanının biraz büyüğü gibi geldi. Bkz yandaki fotoğraf benziyor diymi........










Şehiri şehir yapan gaudi ve onun eserleri olduğu yadsınamaz bu çılgın mimarın en son eseri ve onun ölümünden beri bilinçli olarak tamamlanmayan Sagrada Familia bir sonraki durağımız .......... Yapı gerçektende ilk görüşte insanın ağzını açık bırakacak kadar büyük ve ihtişamlı.... Ünlü mimarın eserine geri geri bakarken bir tramvayın altında kalarak ezilmesi ve ölümünden beri kathedralin tamamlanamaması rehberimiz tarafından anlatılıyor. Daha sonra ayrıntılı olarak gezmeyi planlamamıza karşın önündeki uzun kuyruklar ve içeride dışındaki kadar özelikli bir şeyin olmadığının anlatılması bizi ikinci bir ziyaretten vazgeçiriyor.






Üçüncü durağımız çılgın mimarın barselona'ya hediye ettiği en büyük çalışmalardan olan park guell............. Bu parkın ilginç bir hikayesi var. Zamanında şehrin dışında olan bu arazinin sahibi gaudi ile anlaşıyor ve buraya zenginlerin yaşayacağı evler yapmaya karar veriyorlar.İlk yapılan evde hiç kimse oturmak istemeyince gaudi'nin oturması isteniyor böylelikle ünlü mimara komşu olmak isteyenlerin diğer evleri alacakları düşünülüyor. Ancak ne yazık ki 1 kişinin dışında tek bir alıcı çıkmıyor. Daha sonra parka dönüştürülen arazinin içindeki evler ise müze olarak kullanılıyor.


 

Mimar'ın hayal gücünün muhteşem olduğu kesin evler film stüdyosunu andırıyor. Bazı eski yazılarda Gaudi'nin kapodokya'yı ziyaret ettiği ve eserlerinde buradan çok etkilendiği için benzer temaları kullandığı yazılıymış.









20.000 dönüm araziye kurulmuş olan parktaki mozaik işçiliği göz kamaştırıyor. Mozaikten yapılmış kertengele figürü ise parkın sembolü olmuş......
























Tekrar yola çıkıyoruz hedefimiz Montjuic tepesi ancak artık açlıktan ve susuzluktan ölmek üzereyiz. Rehberi bekletmemek için otobüse koşturuyoruz.....














Montjuic tepesi barselona'daki 2 büyük tepeden birisi, tepeden barselona manzarası çok güzel, vakit sınırlı olduğu için tepeyi ayrıntılı gezemiyoruz.















Olimpiyat oyunları sırasında yaptırılan bu heykeli çok sevimli buluyoruz. Bu tepeye ulaşmak için bir kaç yol mevcut, Plaça ispanya ( espanya) 'dan yukarı yürüyen merdivenleri kullanarak çıkabilirsiniz veya limandaki teleferiği kullanarak çıkabilirsiniz. Biz plaça espanya'da yapılan ışık gösterisini izlemeyi ve aynı gün tekrar burayı ve ispanyol köyünü ziyaret etmeyi planlamamıza karşın 2 gün sonra sadece ışık gösterisini izlemeye gelebiliyoruz.







                                                         
  Evet otobüsle yaptığımız gezintinin sonuna geldik Rehberimiz bizi şehrin kalbinde eski kathedral'in önünde bırakıyor.
Ne yazık ki barselona'da olduğumuz sürece bu Kathedral'in açık saatini yakalayamıyoruz. Çok aç olduğumuz için yemek derdine düşüyoruz ve barri gotik'den yukarı ramblas'a doğru çıkmaya başlıyoruz.Bu arada ilgilenenler için kathedral 8.30-13.30 ve 4.00 -19.30 saatleri arasında açık.Bulunduğumuz nokta barselona'nın kalbi olarak tarif ediliyor ve bütün tarih burda başlamış.











 Palau de la Generalitat ( Katalan Hükümet Binası) , Town Hall, Cathedral ve Palau Reial burada görebileceğimiz binalar. 2000 yıllık tarihin bulunduğu sokaklarda Gothic Quarter diye adlandırılan bölgede eski roma yapılarının arasında yürüyoruz. Gerçektende Barselona' daki en güzel sokaklar......






Resimdeki çift biz değiliz merak edenler için :) Bu arada hala yemek yiyebilmiş durumda da değiliz. İştahımızı ''pinotxo'' için saklıyoruz ama malum insanoğlu umduğunu değil bulduğunu yermiş :(







































Bir sonraki gün buraları tekrar gelip, daha ayrıntılı gezmeye karar veriyoruz ve işte barselona'nın en meşhur ve hareketli caddesi La Ramplas....



















3 metro istasyonunun bulunduğu ve Plaça Catalunya'dan denize doğru uzanan cadde gerçektende çok hareketli, daha çok turistler tarafından işgal edilen yol boyunca cafeler, sokak çalgıcıları, hareketsiz mankenler ve alışveriş mağazaları bulunuyor. Barselona uzun süredir ispanya'dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmek istiyor. Sokaklardaki turist sayısının çokluğunu görünce niçin İspanya'dan ayrılmak istediklerini anlayabiliyoruz.





Bu caddedeki en bilindik nokta "Mercat de la Boqueria" sabah saat 8'de açılan pazar turistler tarafından çok rağbet görüyor. İçinde dünyanın her yerinden gelen meyva ve sebzeler, balıklar ve etlerin satıldığı bizim kadıköy çarşısını hatırlatan bir pazar yeri







.
Türklerin çok alışık olduğu bu meyvaların Avrupa ülkelerinde pahalı olması veya bulunmaması nedeniyle herkes küçük paketler halinde meyvalar alıp yollarına devam ediyorlar. Bizim için ise fiyatlar çok pahalı ..................










Bizim yemek yemeği umduğumuz yer pazarın girişindeki Pinotxo bar. PİNTXO küçücük bir dükkan dışarıda 3 tane masa var ancak bu küçük mekan dünyadaki bütün gurmeler tarafından biliniyor. Mekana gitmek için en iyi saatler 10 ve 12 . Biz gittiğimizde çoğu yiyecek çoktan tükenmişti. Ve ne yazıkki gitme nedenimiz olan karidesli yumurta sadece pazartesi günleri servis yapılıyormuş :( Kalan yemeklerin pek cazip olmaması için olaya damardan girip tapas yemeğe karar veriyoruz. Hemen listemi açıyorum ve en yakınımızdaki tavsiye edilen tapas dükkanını seçiyoruz.....



Euskal Etxea.....Bu tapas bar küçük pinchos'larıyla meşhur. Pinchos mezelerin küçük kızarmış ekmekler üzerine sürülerek servis yapılmasına deniliyor. Yediğimiz pinchos'lar gerçektende çok lezzetliydi. Mekanda ingilizce menü olmaması nedeniyle sadece deniz ürünlerinden seçim yapıyoruz. Ve meşhur içkileri Sangria ( burada içtiğim içki daha sonra içtiklerimle karşılaştırılınca en güzeliydi) Gelen hesap 38 EUR . Fiyatın bu kadar yüksek olması içkilerin kadehinin 9 EUR olmasından ve bizim masada oturup yememizden kaynaklanıyor. Bugünkü dersimiz tapas bar'a gidersen bira içiyorsun ve tapasları barda yiyorsun. Masada oturmak nerdeyse fiyatı ikiye katlıyor...............



Yolumuza denize doğru
devam ediyoruz....İtalyada daha önce yediğimiz dondurmacının şubesini görünce dayanamayıp dondurma alıyoruz. Gerçektende yediğim en güzel dondurma. Roma'da yemiştik ve o zaman niye bizim dondurmacıların roma dondurması diye sattıklarını anlamıştık. Şubesini türkiye'de açsak ne kadar kazanırız niye hesap ederek sol taraftaki paralel sokaklara giriyoruz. Hedefimiz placa real









Buradaki kafelerin ve restaurant'ların fiyatlarının daha makul olduğunu duymuştuk. Ama vakit kaybetmemek için kısa bir mola verip yolumuza devam ediyoruz. İşte yolun sonu ve meşhur kolomb heykeli göründü bile.....













Heykelinde colomb denizi gösteriyor. Aslında italyan olan colomb, müslüman denizcilerden dünyanın yuvarlak olduğunu öğreniyor ve hep doğuya giderek çin'e varabileceğine inanıyor. Bu tezi için kendi ülkesinde destek bulamayınca İspanya hükümetinden gereken desteği alarak yola çıkıyor sonrası herkes tarafından bilinen hikaye amerika'nın keşvi, buranın uzakdoğu zannedilmesi ve gerçeğin colomb'un ölümünden sonra anlaşılması. İspanyollar bu ünlü denizcinin ülkelerine kazandırdığı prestiji ve zenginliği unutmamışlar onu bu meşhur heykel ve bir sürü anıtla sevgiyle anıyorlar.









                                                                                                                                                       Heykeli arkamıza alınca önümüzde barselona limanı ve meşhur alış veriş merkezleri maremagnum . Daha çok gençler ve turistler tarafından tercih edilen alış veriş merkezinin hemen yanında 3 boyutlu sinema ve avrupanın 3. büyük akvaryum'u yer alıyor.




Burak akvaryumu görmek istediği için programımıza ekliyoruz fakat şimdi vakit geç olduğu için sadece alışveriş merkezine girmekle yetiniyoruz.
Starbuck'da bir kahve içtikten sonra taksiye binerek otele dönüyoruz. Otelimiz olimpiyatlar sırasında yapılmış yeni yerleşimin bulunduğu bölgede Hotel Athena Mar 4 yıldızlı. Biz memnun kaldık özellikle otobüs durağının hemen yanında olması işimizi kolaylaştırdı. Akşam rehberimizin ayarladığı restaurana gitmeye karar veriyoruz bir çeşit kaynaşma gecesi.







Adam başı 30 EUR ödüyoruz. İçki dahil olan bu fiyat açık büfe zengin ispanyol yemeklerini ve içkiyi kapsıyor. Gerçektende çok iyi vakit geçiriyoruz. İnanılmaz çok yediğimiz gerçek , ispanyolların deniz ürünleri konusunda uzman oldukları konusunda eşimle görüş birliğine vararak otelimize geri dönüyoruz. Birinci günü burada noktalanmış oluyor. İkinci günü okumak isterseniz BARSELONA 2.GÜN



Cuma, Eylül 15, 2006

SUNANIN YERİ-KANDİLLİ



Sunanın yeri, Kandilli iskelesi
Bodrum dönüşü banularla buluşuyoruz. Balık mevsimi henüz gelmemiş ama suna'nın yerinde balık bulabileceğimizi biliyoruz. İstanbul'da taze balık yiyebileceğimizi emin olduğumuz mekanlardan biri hemen kandilli iskelesinin üzerinde. Biz gitmeye başladığımız zamanlarda şimdiki kadar popüler değildi sadece müdavimleri gidiyordu. Şimdi ise gazetelerde sık sık ismine rastlıyorum. Yazın Kandilli iskelesine dizilen masalarında balık yemek gerçektende büyük keyif....




Hele yanımızda o akşamki gibi sevdiğimiz dostlarımız varsa sormayın keyfimize banuş 4 aylık hamile Şubat'da berk bey gelecek inşallah , gelecek yaz daha kalabalık olacağız !!! Mekana gitmeyi düşünenler için son bir hatırlatma yer içkisiz ancak kola kılığında siyah bira içebilirsiniz!! ( caminin yanında olduğu için içki yasağı uygulanıyor?) Adama başı ortalama 30-40 YTL