2. günün sabahında da yağmur yağıyordu. Civar köyleri ve şelaleyi gezmeyi planladığımız için sabah kahvaltıdan sonra dışarı çıktık. Ancak yağmurun bize fazla gezme şansı vermeyeceği kesindi....
Dışarı çıkmadan önce etiğimiz kahvaltıdan bahsetmek gerekirse, standart kahvaltı olduğunu ancak ev yapımı reçeller özellikle hurma reçeli ve peynir çeşitlerinin çok kaliteli olduğunu söyleyebilirim.
Kahvaltıdan sonra şelaleleri gezmek üzere yola çıktık. Sütveren şelalesi çok uzakta olmamasına karşın yağan yağmurlar yolu kötüleştirmişti. Şelaleye vardığımızda tesisi işletn adam çok şaşırdı. Böyle bir havada şelaleyi birilerinin ziyaret edeceğini düşünmemişti. Biraz isteksizde olsa şelaleyi görmemize izin verdi.
Yazın şelalenin suyuna girmek için çok sayıda ziyaretçisi olan tesisin o gün tek ziyaretçisi bizdik. Yağmurun etkisiylede çoşan şelale gerçektende çok güzeldi. Yağmur artınca ziyareti sonlardık ve yürüek gerektiği için yukarıdaki şelaleyi görmekten vazgeçtik.
Akçayda deniz kenarında çayımızı içerken hava güzelleşmişti.
Cuma küçükkuyu'nun pazarıymış. Ege otlarını buluruz umuduyla geziyoruz. Ama karşımıza kış sebzeleri çıkıyor:( Irmak salıncakları görünce dayanamıyor. Ama sonuç çamurlu bir popo oluyor.Küçükkuyu'da ayvalık tostu yiyoruz. Çamlıbel köyünü ziyaret edip. Otele doğru yola çıkıyoruz.
Yeşilyurt köyünde "otelin bulunduğu" biraz dolaşıyoruz. Çok sevimli bir köy. Evleri tamamına yakını restore edilmiş. İstanbul'dan, İzmirden gelip yerleşen misifirlerine ev sahipliği yapan köy mevsim nedeniyle boş. Evlerde odun yakıldığı için etrafta tertemiz havaya mis gibi odun kokusu eşlik ediyor.
Sevimli bir meydan Cami, köy kahvesi bakkal ve cafe'lerden oluşuyor. Köy kahvesinde çayımızı içip sesizliğin tadını çıkarıyoruz. O kadar huzurluki İstanbulu bırakıp burayamı yeleşsek geyiği yapıyoruz. Bu yaşlarda sıkılabileceğimiz ama emeklilikte düşünülebileceği kararına varıyoruz :)
Akşam yemeğinde bir gün öncenin tersine hepimiz çok açtık Yemekler bir gece önceki gibi çok kaliteli ve lezzetliydi.
TV odasına iniyoruz. Otelin odalarına özellkle TV konulmamış. Sanırım daha önce TV odası atranç oynamak veya kitap okumak için kullanılıyormuş ama bizim gibi dizikolikler için bir TV koymuşlar. Oturduk ama ırmak'ın çok uykusu olduğu için dizilerden vazgeçtik. Irmak uyuduktan sonra ise şöminenin yanında kitap ,sohbet ve bitki çayı keyfi yaparak 2. günüde bitirdik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder