Pazar, Aralık 14, 2008

Tire-Ödemiş-Birgi

Tatilimizin 3. günü Çeşme'ye doğru yola çıkıyoruz ama öncesinde Birgi'yi ziyaret edeceğiz. Selçuk-İzmir arasında giderken yol sağdan Tire ayrımı veriyor. Yaklaşık 40 km sonra Tire'ye varıyoruz. Yol zevkli etraf bağ bahçelik....Bahar aylarında ve yazın meyve ağaçları ile daha da zevkli olacaktır. Bayram olması nedeniyle Tire çok sessiz. Şehri arabadan inmeden geziyoruz ve düşündüğümüzden daha büyük buluyoruz.



Bayram olmasaydı ( kapalıydı) burda Necippaşa kütüphanesini gezmek istiyordum. Necippaşa Kütüphanesi 19. yy’da Osmanlı İmparatorluğu’nun Baruthane Nazırı olarak görev yapan Mehmet Necip Paşa tarafından yaptırılmış dışarıdan çok  mütevazi olarak görülen kütüphane aslında  çok önemli el yazmalarına ve değerli basım eserlere ev sahipliği yapıyor. Kendisi Gürcü olan ve Tire ile bir ilgisi tespit edilemeyen Necip Paşa’nın burada neden böyle bir kütüphane yaptırdığı ise meçhul. 671’i Necip Paşa tarafından bağışlanan 3 bine yakın eserin saklandığı kütüphanede, bunlardan başka 9 bin civarında Cumhuriyet dönenme ait kitap bulunuyormuş. (İbni Sina'nın "Kitabüş-Şifa"sı, Kâtip Çelebi'nin "Cihannüma"sı, Şeyh Bedreddin'in "Cami'ul-Fusuleyn"i)

Kısa bir tire turundan sonra ödemiş'e doğru devam ediyoruz. Cumartesi günleri kurulan ve bölgenin önemli pazarlarından biri olan Ödemiş pazarının “El Sanatları Pazarı” bölümünde, yöreye özgü dantel, iğne oyası, mekik oyası, kanaviçe ve Ödemiş ipeği gibi el ürünlerinin yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgi odağı olduğunu duymuştuk ama ne yazıkki biz bir Pazartesi öğlen vakti ödemişe vardık. Gezginler Sultan Şah Türbesi, Birgivi Mehmet Efendi Medresesi, Ödemiş Müzesi mutlaka görülmesi gereken yerler diyorlar. Biz sadece ödemiş müzesini gördük. Bur da sergilenen El yazmaları ve bindallılar çok güzeldi ..



Ödemişten yaklaşık 10 km sonra Birgi'deyiz. Birgi son zamanlarda gördüğüm en doğal ve en güzel köy. Nüfusunun 5000 kişi olduğunu öğrenmemize karşın sokaklar çok sessiz, doğal doku hiç bozulmamış. Zamanında Aydınoğulları Beyliği'ne başkentlik yapmış ve yöredeki en büyük liman şehirlerin denmiş. Birgi’de, İmamı Birgivi Türbesi, Çakırağa Konağı, Aydınoğlu Mehmet Bey Camii (Ege bölgesinin en eski camilerindenmiş ve minberi ve hutbe kapısı ve pencere kanatları çok özel) restore edilerek tarihi dokuları korunmuş, ayrıca birçok kale ve hamam yıkıntısı gibi eserler de mevcut.

Birgi aynı zamanda sit alanı olarak belirlenmiş. BM tarafından dünya kültür mirası listesine alınacağı söylenmekte ve bence alınmalı da. Birgi’de ki Aydınoğlu Mehmet Bey camiinin mimber kapısına paha biçilemediği söyleniyor.1990 lı yıllarda çalınan mimber kapısı bir turistin burayı ziyaret ettiğinde taklit olarak yapılan kapının kendi ülkesindeki bir müzede olduğunu fark etmesi ile ortaya çıkmış. İngiltere Londra da ki bir müzede bulunan tarihi kapı uzun süren uluslar arası mahkemelerden sonra Türkiye'ye iade edilmiş.

Gezi yazarı Melih Eriş'in anlatımıyla ; Birgi XII. ve XIV. yy.'larda bir Aydınoğulları Beyliğine aitmiş. 1390'da Yıldırım Beyazıd tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, 1402'de tekrar beylik olmuş, 1426'da da son kez Osmanlı'ya dahil olmuş. Birgi antik dönemden 15.yy'a dek Küçük Menderes ve Birgi çayı vasıtasıyla Ege'ye açılan bir korsan yatağı olarak bilinirmiş.. Birgi Beyliği bu dönemde arşipeli haraca kesen korsan gruplarının en acımasız olanıymış 24 kürekli 4 çektiri ve 2 kadırga olan mürekkep filolarına selvi motifli bir bayrak çektirirlermiş. (Selvi motifi birgi beyliğinin sembolüdür. ) Birgi halkı erkeklerinin büyük bölümünün filoda gemici olduğu bilinmektedir.Birgi korsan beyliği varlığını Osmanlı beyliğinin büyüyüp bir devlete, giderek imparatorluğa dönüştüğü zamanlara dek sürdürmüş ve imparatorlukta bir çıban başı olmuş.İmparatorluk deniz filosuna katılmayı reddetmişler, hatta zaman zaman Osmanlı ticaret gemilerine bile saldırıp yağmalamışlar ya da ele geçirip kendi filolarına katmışlar.


IV. Murat 100.000 kişilik bir ordu toplayarak Birgi beyliğine yürümüş, kenti ele geçirmiş ve Mehmet beyi boğdurarak cesedini atıyla birlikte nehre attırmış.Birgi korsan beyliğini sonsuza dek cezalandırmak için imparatorluk tarihindeki ender büyüklükteki girişimlerden birini gerçekleştirerek bütün mühendis, mimar ve ustalarını seferber ederek Birgi çayının yatağını değiştirmiş, nehrin suyunun bir kısmını başka yerlere aktararak azaltmış ve denizle bağlantısını keserek korsanlığa son vermiş.Birgi halkını da aileleri bile parçalanarak farklı yerlere sürülmüş. Birgi'ye Balkanlardan getirilen bir topluluk yerleştirilmiş.Birgi artık tarihteki sesiz yerini alacaktır.

 Ne kötü bir kader...........





Birgi'de mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir müze konak, Çakırağa Konağı ...Birgi deresinin hemen kenarında 2 kat olarak inşa edilen konak şaşırtıcı bir güzelikte. Masal evi gibi.....Anlatılanlara göre konağın sahibinin 2 karısı varmış. Biri İstanbul'lu biri İzmir'li ikisini  de çok severmiş. Konakta bu iki hanımı için ayrı odalar yapmış. İstanbul'lu hanımı için ( baş oda) düşsel bir İstanbul panoraması resmedilmiş. İçinde yelkenli ve gemilerin yüzdüğü deniz , sahili 3 kara parçasına ayırmaktadır.Sofanın kuzey batısında ise İzmirli hanım için yapılmış İzmir odasında ( daha küçük ve şömine olmadığı için bu odanın ikinci hanım için yapıldığını düşündük .)) izmir panoraması görülüyor. Böylece ağa hanımlarının memleket hasreti gidermesini istemiş.





Birgi'de restore edilmesi planlanan 150 ev bulunuyor. Sanırım 10 yıl sonra burası şirince ve safranbolu gibi bir yer olacak.Şu an yemek yenebilecek tek bir yer bile yok. Sadece çakırağa konağı'nın yanında andaç evi bulunuyor. Burası otantik yapısını koruyan bir osmanlı evi çok güzel zeytinyağlı dolma ve börekler , ev baklavaları yedik. Artık hava kararmaya başlamıştı. Tekrar gelmeyi planlayarak istemeyerek birgi ile vedalaştık ve Çeşme'ye doğru yola çıktık. Bir sonraki yazıda Urla, Seferihisar ve Sığacık .......................

























1 yorum:

yesim dedi ki...

Pınar'cım çok güsel bir yermiş. İnşallah beraber de gideriz. Sende ne güzel tarihçesini de yazmışsın tam gezi yazısı olmuş ellerine sağlık.