Pazar, Haziran 01, 2014

Lozan



5 yıl önceki İsviçre gezimde çok sıkıcı bir şehir diyerek haksızlık ettiğim Lozan'da bu gezimizde 2 gece geçirdik. Öncelikle Lozan'a ulaşmak için Cenevre havaalanına ulaştık. (Küçük bir havaalanı olduğu için daha önce yurtdışına çıkmamış bir kişi bile kolaylıkla levhaları takip ederek yolunu kolaylıkla bulabilir.)





Bavullarımızı aldıktan sonra tren biletini otomatik makineden kredi kartımızla aldık. Tren levhalarını takip ederek yaklaşık 5 dakika yürüdükten sonra trene bineceğimiz alandaydık. Burdan kalkan bütün trenler öncelikle Cenevre şehir merkezinde duruyor. 20 dakikada bir Lozan'a tren seferi bulunuyor. Havaalanındaki bilet alım yerini atlarsanız ,trene binilecek alandan da bilet almanız mümkün ve yaklaşık 40 dakikalık zevkli bir yolculuktan sonra Lozan'a ulaşılabilirsiniz.

Lozan tren garı şehrin tam ortasında bulunuyor. Trenden indikten sonra iki seçeneğiniz bulunuyor. Sağ kapıyı kullanırsanız göl tarafındaki bölgeye ( Quich ) diğer kapıdan ise eski şehir merkezine ( Flon) ulaşabilirsiniz.

Oteller birbirine yakın konumlarda olduğu için taksiye binmeden yürüyerek çoğu otele ulaşılabildiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Otelimiz 4 yıldızlı Agora Swiss Night tren istasyonuna yürüme mesafesiyle 5 dakika uzaklıkta ve metro istasyonun yanındaydı. Sonuç olarak gerek konum gerekse odanın konforundan çok memnun kaldık. Otele eşyalarımızı bıraktıktan sonra eski şehri keşvetmek için tren garından tekrar geçerek bu bölgeye 15 dakikalık bir yürüyüşle ulaştık. Ancak Lozan tepelik bir şehir olduğu için yokuş çıkmaya hazırlıklı olmalısınız. Eski şehir'e doğru olan bölgede küçük bir yokuş çıkmanız gerekiyor.

Eski şehir gezimizden önce Lozan hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse Cenevre gölünün kıyısında yer alan bu şehirde fransızca konuşulmaktadır ve Vaud kantonun başkentidir. Gölün karşı tarafı Fransa'dır. Gün içerisinde çalışan feribotlarla karşı kıyıda yer alan Evian ( evian sularının çıktığı yer) kasabası gezilebilir. Bence Lozan son derece sakin bir şehir, şehrin sakinliği yaşayan insanlara da yansımış. Kaldığım 2 gün boyunca kendimi bu şehirde çok huzurlu hissettim. Genel olarak isviçre'de hissettiklerimi bir arkadaşım bu ülke insanlığın gelebileceği son noktada diyerek biraz abartılıda olsa kısaca özetlemişti :) Şehrin insanlarının sakinliğine örnek vermek gerekirse, şehirde 1970 yılından sonraki tek protesto sinama biletlerine itiraz eden gençler tarafından yapılmış :)

Eski şehrin olduğu bölge yani Flon eski bir ırmak yatağında bulunuyor. Metro ile ulaşmak isterseniz Flon durağında indiğinizde eski şehrin tam ortasında kendinizi buluyorsunuz. Biz yürüyerek önce Place de La Palud bölgesine ulaştık. Bu bölgeye ulaştığınızı aşağıdaki heykeli ( Justice Heykeli) gördüğünüzde anlayabilirsiniz.



Buraya bağlanan trafiğe kapalı sokaklarda alışveriş yapmak isteyenler için bir sürü büyük mağaza bulunuyor.Yerel mağaza zinciri COOK İsviçre gezilerinde bizim için en doğru tercih oldu. Çünkü en üst katında pek çok değişik yemeği İsviçre standartlarına göre uygun fiyata yiyebileceğiniz bir fast food alanı mevcut. Ayrıca ev eşyaları ve mağazanın kendi üretimi olan küçük ev aletleri incelemeye değer. Aşağıdaki resimde burada yediğim ve sadece 15 EUR ödediğim öğlen yemeğimi görebilirsiniz :)




Place de la Palud meydanında açık havada oturup birşeyler içebileceğiniz keyifli cafeler bulunuyor. Ayrıca meydanda bulunan ve 1964 yılında Omega tarafından yapılmış olan saat, her saat başı turistlere Vaud bölgesinin tarihi konusunda Fransızca küçük bir gösteri sunuyor. Meydanın çevresinde çarşamba ve cumartesi günleri yiyecek pazarı kuruluyor. Meydanda bulunan renkli heykel ( Fontaine de la Justice) orjinali 1585 yılında yapılan ve ve lozan tarih müzesinde görebileceğiniz heykelin bir kopyası.


Heykelin yanından yukarı doğru çıkmaya başladığımızda karşımıza Cathedrale de Lausanne ( Notre Dame Kathedrali) çıkıyor. 1175 yılında inşaatına başlanan katolik kilisesi 100 yıl sonra tamamlanıyor. Kathedral gotik tarzda yapılmış ve içine girdiğinizde çok hoş detaylarla süslenmiş olduğunu görüyorsunuz.Özelikle camlar ve üzerindeki işçilik görülmeye değer.




Kilisenin kulesi bizim gittiğimiz gün açık değildi ancak açık olduğu zamanlarda 225 basamak çıkılarak gezilebilir.Kilisenin bahçesinden çok güzel Lozan manzaraları yakalayabilir göle ve Lozan'a tepeden bakabilirsiniz.

Eski şehir bölgesinde göreceğiniz ikinci kilise Eglise Saint-Francois . Bu kilisenin etrafında da cafe ve restauranlar bulunuyor. Kilisenin karşısındaki merdivenlerden yürüyerek göl ( quchy) bölgesine gidiyoruz.Ancak yürüyüşün sonunda metro kullanmadığımıza pişman oluyoruz. Aynı gün için bu kadar yürüşü fazla bulanlar için bu bölgeden metroya da binilebilir. Göle kadar uzanan bölgede gayet bakımlı güzel evler bulunuyor. Göle yokuş aşağı indiğimiz için manzarının tadını çıkarıyoruz.

19. yüzyıl boyunca balıkçı köyü olan Quchy bölgesi şimdi şık otellere ve Olimpiyat müzesine ev sahipliği yapıyor. Gölün arkasında görülen Alp manzarası gerçektende görülmeye değer.


Gölün hemen yanında sadece yürüyüş yolu ve parklar bulunuyor. Caddedenin karşısındaysa kafeler, barlar ve restaurantlar yer alıyor.Yaklaşık 1,5 km'lik yürüyüş yolunu lozan'da yaşayanlar patene, bisiklete binerek aktif olarak kullanıyorlar. Ayrıca bu yolda araba ile devam edilmesi durumunda yaklaşık 25 km sonra Vevey kasabasına ulaşılıyor. Bu bölgede bulunan Mövenpick otelin kafesinde oturarak biraz dinlenip manzaranın tadını çıkarıyoruz.Siz isterseniz meşhur Mövenpick dondurmalarından da yiyebilirsiniz. Sonrasında Olimpiyat müzesine doğru yürümeye başlıyoruz.

Ouchy metro istasyonun karşısında otel olarak kullanılan Chateau Quıch bulunuyor.1170 yılında yapılan ve 13 yüzyılda yenilen bu yapı zaman içerisinde hapisane ve ev olarak kullanılmış.



Bu etkileyici yapıyı geçerek olimpiyat müzesine ulaşıyoruz.1993 yılında açılan müzeye merdivenler çıkılarak ulaşılıyor. Müze olimpiyat oyunlarının tarihini resimler ve heykellerle anlatıyor. İçine girmek istemezseniz bile bahçesindeki heykeller , olimpiyat ateşi ,çiçekler ve müzenin bahçesinden görülen göl manzarası çok huzurlu anlar geçirmenizi sağlayacaktır.





Yaz aylarında gölde yapılan gezi turlarının çok zevkli olduğunu tahmin ediyoruz. Gezimizin bahar ayında olması nedeniyle bizim deneme şansımız olmadı. Ayrıca bu bölgeden sadece feribotla 35 dakika giderek Evian veya Yvoire ziyaret edilebilir. Biz gezimizin ilerki günlerinde araba ile bu kasabalara gitmeyi planladığımız için bu turlara katılmadık. Lozan'da gittiğimiz restaurantların hepsinden çok memnun kaldık. Sizlere tavsiye edebileceğim yerlerin başında ailecek gidilecek bir pub olan ve menüsünde et, pizza, hamburger gibi ailenin her üyesine hitap edecek olan Les Brasserus bulunuyor. Daha şık yerler isteyenler içinse Lozan onlarca seçenek sunuyor.



Sonuç olarak ilk gittiğimde çok özellikli bulmadığım Lozan'ı ikinci gezimde çok beğendim. 2 gün şehri tanımak ve ruhunu yaşamak için bizim için yeterliydi. Lozan'dan araba kiralayarak daha önce çok beğendiğim  GRUYERE  köyüne ikinci ziyaretimiz için  yola çıkıyoruz.

Sonraki gezi yazısını okumak için Evian-Yvoire


Hiç yorum yok: